Sağlıklı beslenme ile ilgili farkındalığım ilk olarak hamileliğim ile başladı. Her sorumlu anne gibi sigarayı, gazlı içecekleri, fast-food gibi alışkanlıklarımı bıraktım. Sonra kızım Su dünyaya geldi ve şansımıza alternatif bir çocuk doktoruna denk geldik. Doktorumuz inek yerine keçi ürünleri, dana yerine kuzu ürünleri tüketmek, şekeri azaltmak , yiyeceklerin hangisi hormonlu hangisi değil, nerelerden alışveriş edilmeli, vb. gibi bir çok konuda bizim ufkumuzu açtı. Beslenme ile ilgili kitaplar okumaya ve araştırmaya başladım, okudukça okudum. Tüm bunların sonucu olarak evdeki tüm beslenme düzenimiz ve algımız değişti. Daha az hasta olan, hasta olsa bile ailecek ilaç kullanmadan daha çabuk iyileşen sağlıklı bireyler haline geldik. Her zaman hayatımın bir parçası olan sporun yanına sağlıklı beslenmeyi de ekleyince her şey süper oldu.
Fakat sonra her şey yavaş yavaş değişmeye başladı. Önce, kurumsal hayatı bırakıp pilates eğitmenliğine geçtim. Sonra işimin gereği olarak fiziğime daha çok önem vermeye başladım. İnsanlar için iyi olan fiziğim benim için yeterli olmamaya başladı. Zamanla bu bakış açısı benim stres seviyemi de arttırmaya başladı. Bunu başlangıçta anlayamadım çünkü her şeyi sağlıklı yaşam adı altında yapıyordum. Üstüne bir de sosyal medya çılgınlığı eklendi. Zaten kolay kolay tatmin olmayan biri olarak, takip ettiğim kişilerin videoları ve görselleri yüzünden kendimi daha da yetersiz hissetmeye başladım. Bu karşılaştırmalardan dolayı yeteri kadar ince, yeteri kadar güçlü, yeteri kadar esnek olmadığımı düşünmeye başladım. Çünkü sosyal medyada her zaman daha iyisi vardı!? Bu stres yüzünden gün içinde gereğinden fazla atıştırmaya başladım. Yedikçe daha çok egzersiz yapmalıyım döngüsüne girdim. Eğer çocuklardan zaman ayırıp egzersiz yapamazsam gergin oluyor, evde gerginlik yaratıyordum. Ya da zaten gün içindeki yorgunluğun üzerine koşmaya çıkıyor, eve daha da yorgun geliyor, o yorgunlukla beraber yine gergin oluyordum. Tam bir kısır döngü…
Ben mutsuzluk hissini sorgulayan ve sebebini anlamaya çalışan bir insanım. Daha önceki içsel motivasyonum daha sağlıklı yaşamak ve sağlıklı büyüyen çocuklar yetiştirmekti . Fakat maalesef zaman içinde bu motivasyonun yerini daha güzel, daha fit gözükmek gibi bir amaç aldı. Bence tüm bunları toplum içinde daha fazla kabul görmek için yapıyoruz. Bu şekilde başkalarının bizim için biçtiği hayatı yaşamaya başlıyoruz. Halbuki kendimizi olduğumuz gibi kabul etsek, sevsek hayat çok daha kolay akacak.
Yanlış anlamayın, egzersiz yapmayın, ne bulursanız yiyin demiyorum. Ama bunu başkaları için yapmaya başladığımız zaman olay doğallıktan çıkıyor ve daha stresli bir hal alıyor. Her ne yapıyorsak, başkalarına güzel gözükmek, daha çok beğenilmek, daha çok takipçi toplamak için değil kendimiz için yapmalıyız. Daha sağlıklı yaş almak, daha rahat hareket edebilmek ana motivasyonumuz olmalı. Ben yaşlandığımda da seyahat etmek, spor yapmak ve hayattan keyif almak istiyorum. Unutmayın yalnızca bir hayatımız var.