Parayla Olan İlişkim Yeni Bir Sınavdan Geçiyor

Kendimi bildim bileli çalışıyorum. Ortaokulu bitirdiğim yaz çalışmaya başladım. Arkadaşlarım Marmaris’te diskoda eğlenirken ben çalışma hayatıma aynı diskoda garsonluk yaparak başladım. Sonrasında rehberlik, animatörlük, fuarlarda hosteslik şeklinde devam etti. Üniversiteyi bitirdikten sonra gerçek anlamda kurumsal hayata geçiş yaptım. O kadar çok çalıştım ki, emeklilik için gerekli çalışma günlerimi yıllar önce doldurdum.

Paranın güç olduğunun öğretildiği bir dünyaya/aileye doğmakla beraber, kıtlık bilincinin olduğu bir ülkede yaşamak şans mı şansızlık mı bilemeyeceğim. Ama para ile ilgili bozuk olan enerjimden dolayı tüm hayatla ilgili imtihanlarım da bununla ilgili oldu. Harika şeyler aldığım, harika tatiller yaptığım, çok paramın olduğu zamanlar da oldu; parasızlıktan evden çıkamadığım, yaptığım market alışverişini kartım limit vermiyor diye kasada bıraktığım zamanlar da oldu.

Tüm bunların sonunda yaşadıklarımdan çıkardığım derslerle ve edindiğim tecrübelerle korkularım zamanla azaldı. Her zaman ne olursa olsun yine çalışırım, yine yaparım dedim. Hiç bir zaman aç kalmam, kimseye bağımlı olmam dedim. Defalarca herşeye en baştan başladım, paranın ve yaptığım işin beni tanımlamasına izin vermedim. Her krizde bir fırsat olduğuna inandım. Zaman içinde krizlerde yaşadığım panikler yerini sakinliğe bıraktı. Bu da geçer dedim.

Tüm dünyayı saran bu krizden herkes gibi bu sürecin sonunda ben de payıma düşeni alacağım. Süresiz olarak spor salonları kapatıldı. Açıldıktan sonra da insanların kendine gelmesi, tekrar derslere dönmesi hem ekonomik, hem psikolojik sebeplerden dolayı uzun bir süre alacaktır. Bir de araya yaz tatili gireceği için bizim toparlanmamız eylül-ekim aylarını bulacaktır. Fakat tüm bunlar benim kaygı seviyemi arttırmıyor. Çünkü her zaman olduğu gibi bir süre sonra yine düzeleceğiz.

Bu sefer benim kaygı seviyemi yükselten parasız kalmaktan başka bir şey. Bugüne kadar yaşadığımız krizlerde bir şekilde çalışmaya devam edip az da olsa kazanabiliyorduk. Bu sefer daha farklı bir  süreç yaşıyoruz. İlk kez üretmeden, çalışmadan tüketmemiz gerekiyor. Şimdi düşünüyorum çalışmadan nereye kadar tüketebiliriz? Herşeyi tükettiğimiz zaman geriye ne kalacak? Para olmadan temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacağımız bir düzen ve ülke içinde yaşıyoruz.

Günün sonunda ekip biçebileceğimiz bir parça toprak ve başımızı sokacağımız evimiz varsa başka neye gerçekten ihtiyacımız var? Böyle bir kriz durumunda aldığımız arabalar, kıyafetler, planladığımız tatiller hepsi önemini yitiriyor. Ama biliyorum ki bu kriz geçince bir süre sonra herşey eski haline geri dönecek ve biz yine delice tüketmeye devam edeceğiz.

Şimdi eski alışkanlıklarımıza dönmeden durup biraz düşünelim istiyorum. Aldığımız şeyler temel ihtiyaçlarımız mı yoksa kimliklerimizi besleyen araçlar mı? Ya da mutsuzluklarımızı gidermek için kullandığımız geçici uyuşturucular mı? Yalnızca temel ihtiyaçları alarak yaşayalım demiyorum ama aradaki dengeyi bulmamız gerekiyor.

Umuyorum bu aranın sonunda biraz da olsa farklı bir bilinç seviyesinden hayata bakabilir; daha sağlıklı yaşayabildiğimiz, daha az tüketme ihtiyacında olduğumuz, daha çok paylaşmayı becerebildiğimiz günlerde tekrar buluşuruz.